Kayıtlar

Liyakatın Felsefesi

Resim
Yapılan işe ehemmiyet verip, üzerinde dirsek çürütüp, ömrünü bir alana adayıp ve değer verip başarılı işler yaptıktan sonra o işin ehli olursun.  İşte o iş ehline ben liyakat diyorum. Liyakat olmadan ciddi işler başarmak imkansızdır. İnsanın yasasına aykırıdır. Liyakat demek can suyu demektir. Yeniden hayata dönmektir. Çarkın işlemesi demektir. Çarkın işlemesinde bozukluk varsa orada rant vardır. Orada kayırmacılık vardır. Kayırmacılık olan yerde liyakat olmaz. İşin ehli olanlara değer atfedilmeyen yerde toplum sıhhat göremez. Ciddi yatırımlar olmaz. Halk akıl sağlığını yitirir. Toplumsallık zedelenir. Kutuplaşma artar. Çirkinleşme vuku bulur. Güvensizlik semptomları baş gösterir. Burada iyi yaşam son bulur. Liyakat değer görülen yerde filizlenir. Sosyal şov peşinde koşmaz. Takipçi kasma ve bir yere yaranma telaşına düşmez. Gerekirse acı reçete uygular ve sonucu bekler. Bazıları hoşnut olmayacak fakat dirayet sahibi insanlar memleketin refahı için bu yolu denemek zorundadır. Liyakat de

muğlak şahsiyet

Resim
Muğlak hisler, tesirsiz sözler, masum bakışlar ve ömürden çalınan zamanlar içinde geçiyor hayatımız. İsterdim ki bu cihana hoş bir iz bırakayım. Hoş sözler ile sevdiklerimin kalbine mührümü vurayım. Gönülden akan sözler ile ilmek ilmek onun gönlüne nakış yapayım.  Vasiyet edeyim en keskin düşlerimi ve düşüncelerimi. Geçmişten aldığım o leziz tatları bayatlamadan geleceğe aktarayım. Maziden an'a andan atiye. Görkemli hayaller ile muhteşem gerçeğe ulaşmanın yollarını arşınlayayım.  Değersiz görülen ne varsa onların içinde en değerlilerini bulup çıkartayım. Harabeye dönmüş, leke çalınmış ve kenara atılmış ne varsa tekrardan yeni bir hüviyet kazandırıp insanlığın hizmetine sunayım. Kaskatı kesilmiş kalpleri çözmek için mucizevi sözleri yerin yedi kat dibinden ve yerin yedi kat üstünden sizlere getirip önünüze sereyim. Saçmalık görülen ne varsa anlam deryasına katıp gökyüzünden tüm tabiata serpiştireyim. Yağmursuz geçen günlerin surete verdiği o mahrum o mağrur ve talepkâr bakışlara som

Tarihî figürler neden yüceltilir?

 Tarihteki figürlerin yüceltilmesi problemi geçmişten günümüze kadar gelen önemli bir tartışma konusudur. Yüceltme mekanizmasının ortaya çıkmasının temel sebebi ise bilinmeyen, öğrenilmeyen üzerinde hiçbir düşünce zahmetine girişilmeyenler tarafından başvurulan kolaya kaçma yoludur. Bilinmeyen konular esrarengiz görülür. Öğrenme zahmetine teşebbüs edemeyenler tarihteki figürleri yüceltirler. Bunun tamamıyla kötü bir yol olduğunu düşünmüyorum çünkü böyle davrananlar her zaman kendilerini emniyette ve güvende hissederler. Bu onları mutmain yapar. Dayatılmış fikirler insanları çoğu zaman mutlu kılar. Düşünce ıstırabı çekmeyenler bu hazır paketler ile yaşamını sürdürürler. Tarihte hep efsane aramak yüksek bir muhayyile ister. Hayallerle tarihten kahramanlıklar çıkartmak aklın dışavurumu değil aksine imgelemin bir yansımasıdır. Yüce, ulu, olağanüstü kavramları usun kavramları değildir. Ya da şöyle diyebiliriz aklını faal hâle getirenler tarafından kullanılmayan sözcüklerdir diyebiliriz. Şar

Esprinin Sosyolojisi

 Espri, insanın insana verebileceği haz biçimlerinden sadece bir tanesidir. Söze dayalı olması ve kelimelerin entrikası olması hasebiyle jest ve mimiklerden oluşan güldürme biçiminden farklı bir görünüm arz etmektedir.  Kelimelerin entrikası olan espri insanı bilincin etkisinden uzaklaştıracak kadar şiddetli olabilirken hafif esintili bir hâl de alabilir. Espri konusu insanın bulunduğu toplumun çevresine göre şekillenir. Samimiyetin olduğu bir ortamda başkayken pek samimi olmayan bir ortamda bambaşka  nüksedebilir. Bunu statü içinde de düşünebiliriz.  Toplumun alt ve üst kesimlerinde yapılan espri anlayışı birbirinden farklıdır. Burada alt ve üst kavramlarını sosyoekonomik düzeyi olarak kullanıyorum. Üst kesimin espri anlayışı alt kesime absürd gelirken alt kesimin espri anlayışı üst kesime absürd gelir. Bu da insanın  karakterini bariz teşkil eder. Dışlamaya yahut önemsememeye  sebebiyet verebilir. Bu nedenle mizacın şekillenmesinde espriyi es geçmek olmaz. Paylaşılan çevre insanın in

SEVİNCİN MERTEBELERİ

 Sevinçli  olmanın yani mutlu olmanın kanıtı zamandan münezzeh yaşamadır. Bu hâlin dışavurumu farklı biçimlerde tebarüz etmektedir. Mutlu olmanın yansıması olarak bunları üç kavrama ayırıyorum; tebessüm, gülme ve kahkaha. Bu kavramlara geçmeden önce  zamandan münezzeh ne demek onun üzerinde durmak istiyorum. Mutlu olmanın şartıdır zamandan ve mekândan elbette düşünceden uzak durmak. Sevinçli olmanın  tam karşıtıdır düşünce çünkü bir yerde duygu varken diğer yerde us var.  Sevinçliyken andan mahrum bir hâldesinizdir. An varsa zaman var, zaman varsa duyular harekette değil demektir. Bu nedenle mutluluk zamanın ve mekânın dışında gerçekleşen bir eylemdir. Şimdi gelelim mutlu olmanın mertebelerine bunlardan ilki kahkaha yani üçlü piramidin en altında yer alan bir kavram. İkincisi gülme ve üçüncüsü tebessüm yani piramidin en yukarısında yer alanı. Yaygın kullanımına gelirsek gülme birinci sırada ikinci sırada kahkaha üçüncü sırada yani en az olan tebessüm hâli. Düşünürler için kahkaha hem z

YAŞAMA TUTUNMA BİÇİMLERİ

 Hayatın akışında herkes tutunacak bir dal, uzanacak bir el, ve sarılacak bir kol arar. Hepimiz noksan varlıklarız. Güçlü yanlarımız olduğu kadar zayıf yanlarımız da var. Riyâkarlık sergilemeyecek olursak bireysel bir yaşamda kendimizi teslim edeceğimiz birilerine ihtiyaç duyarız. Tıpkı güvenli bir ortama ihtiyaç duyduğumuz gibi.  Zayıf yanlarımızla yüzleşebilme cesareti bu konuda ehemmiyet teşkil ediyor. Yüzleşmenin farklılık barındırdığı bir yana tepkiselliğin de çeşitliliği bu konuda bariz ortaya çıkıyor. Yaşama tutunma biçimleri olarak 3 ana kavramdan yola çıkarak noksanlıklarımızla yüzleşebilmek için gayret sarf edeceğim. Bu 3 ana kavram Din, aşk ve ideolojidir. Şimdi bunları açalım. Din'e tutunmak ve tutulmak yukarıda yazdığım üç cümleden biri olan uzanacak bir el olarak bağdaştırmak istiyorum. Aşkı da sarılacak bir kol, ideoloji ise tutunacak bir dal ile özdeşleştiriyorum.  İnsanın ısınması için dine gereksinimi vardır. İmanın yaşamın çetrefilli ve bunalımı karşısında dayana

REKLAMA DAİR

 Algıyı üzerine çekmenin temel koşulu dikkati üzerine çekmektir. Bir şeye dikkat kesildikten sonra zihin sunulan, ikram edilen bilgileri kolaylıkla hafızaya nakleder. Reklamların temel amacı öncelikle dikkat çekici bakışları üzerinde toplamak olacaktır. Girizgaha odaklanma payı ne kadar artarsa alıcı sayısı o kadar artar. Zihin de o paydan nasibini alır ve reklamın amacına hizmet etmiş olur. Reklamlar akla hitap etmek yerine genellikle duygulara, hazlara daha çok yönelirler böylece müşterileri akıldan uzaklaştırıp, potasında eritip bağımlı bir alıcı durumuna düşürürler. Düşünceden uzak yapılan, kalbe dokunan reklamlar müşterilere daha cazip, daha inandırıcı gelir bu durumda yönelimde kalbe sunulanın tarafında olacaktır. Halkın çoğunluğu ihtiyaçlarının sınırlı olduğunu bilmesine rağmen reklamların propagandasına maruz kalınca ve aklı faal hâline getirmediği sürece reklamların bir numaralı takipçisi ve onların uşağı olmaktan kendini kurtaramaz. Reklam Fransızca'dan Türkçe'ye geçm