Tarihî figürler neden yüceltilir?

 Tarihteki figürlerin yüceltilmesi problemi geçmişten günümüze kadar gelen önemli bir tartışma konusudur. Yüceltme mekanizmasının ortaya çıkmasının temel sebebi ise bilinmeyen, öğrenilmeyen üzerinde hiçbir düşünce zahmetine girişilmeyenler tarafından başvurulan kolaya kaçma yoludur.


Bilinmeyen konular esrarengiz görülür. Öğrenme zahmetine teşebbüs edemeyenler tarihteki figürleri yüceltirler. Bunun tamamıyla kötü bir yol olduğunu düşünmüyorum çünkü böyle davrananlar her zaman kendilerini emniyette ve güvende hissederler. Bu onları mutmain yapar. Dayatılmış fikirler insanları çoğu zaman mutlu kılar. Düşünce ıstırabı çekmeyenler bu hazır paketler ile yaşamını sürdürürler.


Tarihte hep efsane aramak yüksek bir muhayyile ister. Hayallerle tarihten kahramanlıklar çıkartmak aklın dışavurumu değil aksine imgelemin bir yansımasıdır. Yüce, ulu, olağanüstü kavramları usun kavramları değildir. Ya da şöyle diyebiliriz aklını faal hâle getirenler tarafından kullanılmayan sözcüklerdir diyebiliriz.


Şark toplumların yazgısı işte burada başlıyor. Hep bir lidere tapınma ihtiyacı hissederler. Bugünü ve dünü garanti altına almak için bu yolu bıkmadan usanmadan denerler. Duygusal hareket etme konusunda hiçbir batılı ülke onlarla yarışamaz. Onun içindir ki efsaneleri ve kahramanlıkları bitmez. 


Tarihi yüceltmek bir propaganda işidir. Bu propaganda işini iyi yapan bir çok sanatkâr da vardır. Hele hele bu topraklarda hiç eksilmez. En gösterişli hünerleridir geçmişte yaşayanları yüceleştirmek, yere göğe sığdıramamak aslında gerçeği bilenler onların ne kadar sıradan olduklarını bilir. Fakat çamur deryasına batmaktansa gerçeği kendi içinde tutar. Toplumun mutluluğu söz konusu olduğunda bireysel mutluluktan vazgeçer. Yıkıcı sonuçları doğuracak eylemlerden uzak durmak daha mantıklı gibi görünüyor ama bu tiyatroyu sergileyenler kendilerini fazlaca akıllı sanmaları doğrusunu söylemek gerekirse zoruma gidiyor.


Beyin yıkama seansları ancak aklını kullanma yetisine sahip olamayanlar tarafından rağbet görülür. Maddi çıkar kaygısı bu tiyatrocuları soytarı hâline getiriyor. Tarihte hiç bir kahramanlığı olmayanları ulu yapabiliyor. Bir yerde zaten fazladan övgü yahut mübalağa varsa orada üzeri örtülmüş hakikatler vardır. Onları çıkarmak benim işim değil merak eden kendisi zahmet etsin bulup çıkarsın.


Neyse konuyu fazla dağıtmadan üzerinde duracağım başka bir mevzu var. Tarihin yüceltilmesi kimin işine gelir biraz da ondan bahsedelim. Bu yüceltme işi toplumsallığı güçlendirdiği kesin. Bir şahıs etrafında toplanmaları onları güçlü kılar. Fakat şunu da unutmayalım bunlar artık bir çobanın sürüsü gibidirler çoban nereye derse onlarda oraya giderler . Böylece tenkit etme ortadan kalkar. Liderlerine boyun eğme, el etek öpme alışkanlıkları gelişir. Haysiyetten uzak birilerine yaranma telaşına düşerler.


Modern toplumlarda olmayacak şeyler sanıyorsanız yanılıyorsunuz. İnsan hep insandı. Sürü her daim vardı. Çoğunluk her zaman itirazsız inanır, tapar ve yüceltir. Konfurlu alan burasıdır. Çelişkileri zihin otomotikman unutturur. Yahut bastırır.


Tarihi gerçeklikler toplumsal gerçekliklere dönüşemez. Hiç şüphesiz hep bireysel kalır. Ya da azınlığın alanında kalır. Hadi havas diyelim avam fark edemez. Avamın düşünecek zamanı mı var ki fark etsin. 


Havas bunları söylese bir dert söylemese bir dert. Ben zaten burada tarihî gerçekliklerden dem vurmuyorum. Sadece onların zihinlerini ve psikolojilerini öğrenip analiz etmeye çalışıyorum. Niçin böyle davranma eğilimi gösterirler diye merak ediyorum. Bunun altında yatan nedenleri irdelemeye çalışıyorum. Sosyo-psikolojik açıdan bir yorum getirmeye çalışıyorum.


Bu benim düşünce tarzım bir yerde mübalağa varsa aşırı derecede övgü varsa orada bit yeniği vardır. Basmakalıp fikirlerin olduğu bir yerde rayında gitmeyen şeyler vardır. Hata aramak değil ama şüphecilik beni oraya götürmek için cezbediyor. 


Peki madem şüphecilik sana hakikati göstermiş ise neden tenezzül edip açıklama yapmıyorsun çünkü toplumsal gerçeklikler müsait değil. Onları insanları incitmemek adına tekrarlıyoruz. 


Yüceltme mekanizmanın kullananların başlıca ilkeleri çıkarcılık ve dayatılan fikirlerin konforlu oluşudur. Böyle gelmiş böyle gidecek. Karıştırma oraları demesinin nedeni budur.

Tarihî kahramanlar ve olaylar yoksa niye yüceltilsin. Hem de o kadar sıradan o kadar olayların arka yüzü belli iken.


Salt birey olmayı beceremeyenler kendilerine bir efendi ararlar. Köleciliğin tarihi hiç bitmedi ve bitmeyecektir. 

Kölelerin en büyük korkusu nedir biliyor musunuz? Efendisiz yaşamaktır. Efendi kölesini azad etse dahi o gider başka efendi aramaya başlar. Tarih okuyanlar rahatlıkla anlayacaktır.

Neyse bu tatsız konuyu geçelim. Bakalım nereye varacağız?


Peki tarihe nasıl bakacağız. Kendimle başlarsam öncelikle şunu belirtmek istiyorum tarihi okurken her zaman bir şüphe payı bırakıyorum. Hiç olmaz senaryolara zihnim otomotikman uzanabiliyor. O sırada aklım kalbime egemen olup ancak öyle devam edebiliyorum. 


Kalp aldatır. Bunu tecrübe etmiş birisi olarak artık sadece aklımla hareket etmek zorunda olduğumu biliyorum. Neyse devam...


Tarihteki bütün olaylar rasyonel değildir. Her şeye rasyonel bakmak bize hatalı sonuçlar verebilir. Tarihî figürün yeri ve zamanı ve olayların akışını incelemeden bugünün gözüyle bakmak zaten başlıca bir hatadır. Mübalağa olan bir yerde hemen süphe damarım devreye giriyor. Debelendikçe debeleniyorum orada fantastik sonuçlardan ziyade akla uygun neticeler çıkarmaya çalışıyorum. 


Akla uygun neticeler derken şöyle diyebilirim tarihin dehlizlerinde kaybolurken geçmişten bir ders çıkartma amacı güdüyorum. Amaçsız bir yola başvurmak denizde bir su damlası aramaya benzer. 


O zaman öncelikle tarih bir yüceltme sahnesi değil ders çıkartma sahnesidir. Yoksa tarih tekerrür eder. Bir arpa boyu yol alamayız. Bakınız günümüze geldim. Sözde gündemden uzak duracaktım.


Yorumlar

EN ÇOK OKUNANLAR

VANİTAS VANİTATUM HOMO

HİÇLİK ÜZERİNE DERSLER

HAYAT FAZLASIYLA CİDDİYET İSTER

İNSAN ULAŞAMADIĞI HEDEFİN HAYALLERİYLE YAŞAR

NEREYE GİDERSEM GİDEYİM ORADA BENİ YAKALAYIVERİR HÜZÜN

DİPLOMALI STATÜ GEVEZELİĞİ

ETİK DAVRANIŞLARI ÜZERİNE SAPTAMALAR