KÖY, KASABA VE ŞEHİR

 Köyde, kasabada ve şehirde doğmanın ve yaşamanın avantajları ve dezavantajları nedir? Bu yazının konusu köy, kasaba ve şehir üçgeninde mekânın insan düşünce yapısı ve mizacını nasıl etkilediğine dair gözlemlerden oluşacaktır.

Köyde yaşam doğaya karşı verilir. Doğayla mücadele köydekileri cesur kılar. Fiziksel gücün getirdiği cesaret aklı faal hâle getirmede noksan kalır. Hem güç hem aklı çalıştırmak sanılanın aksine kolay değildir. Şehirdeki yaşam mücadelesi doğadan ziyade insana verilir. İnsan - insan mücadelesi şehirde görülür. Burada güçten çok akıl devreye girer. Yaşam oyununda ayakta kalmak için entrikalar burada ortaya çıkar. 

Köy insanı dürüsttür ve içtendir. Rol yapmaya ihtiyacı yoktur. Şehir insanı riyakâr olmak zorundadır. Dürüst olmak biraz da kaba olmaktır. İnsanın duymak istemediği şeyleri yüzlerine vurmak hoşuna gitmez bu da şehirdekilerin köydekileri kaba olmakla suçlamasına neden olur. Şehir insanın çok yüzü vardır herkese karşı farklı bir maskesini göstermek zorunda hisseder, oraya tutunamama endişesi onu bu duruma mecbur bırakır. 

Kasaba hayatı, köy ve şehir hayatının beraber görüldüğü yerlerdir. Köyde ağırlıklı olarak tarım ve hayvancılık görülür. Şehir de ağırlıklı olarak ticaret, sanayi ve hizmet sektörü görülür. Hem hayvancılık hem de hizmet sektörü olan yerler kasaba  olur. Kısmen ticaret kısmen tarım kısmen sanayi sektörlerinin görüldüğü yerler kasabadır. Kasaba insanı bu arada kalmışlığın mizaca yansıdığı yerlerdir. Bence ideal hayatın sürdürülmesi gereken yerler kasabalardır. Burada iki farklı yaşam biçimi görülür. İnsan-doğa ve insan-insan mücadelesine burada tanık olursun. Bazılarını ayıpladığı 'kasabalı' olmak aslında nereden baktığınıza göre değişir. 

Şehir de medeniyet ortaya çıkar. Medeniyet kelimesi pirüpak bir sözcük değildir. Medeni olmak insan ilişkileri ve iletişiminin sorunsuz ya da daha az sorunların baş göstermesi demektir. Birilerini rahatsız etmemek demektir. Bu yüzden bazen riyakâr bazen beyaz yalanlar söylemek zorunda kalırsın neden mi toplum huzurunu bozmamak adına entrikalar çevirmek mecburiyetindesin. Bunu şehirde herkes yapar ama çok azı bunun farkındadır çünkü bu o kadar doğaldır ki bunun üzerine düşünmek zaman kaybıdır. İnsan rahatsız edici şeyleri düşünmemeye meyillidir.


Şehir kozmopolit bir mekândır. Farklılıklara hürmet burada ortaya çıkar. Düşünce yapısının çeşitliliği bir zenginlik olur. Farklı insanlar, düşünceler, dinler, mezhepler, görüşler ve ideolojilerin kendini gösterebilidiği yegane yer buralardır. Yüksek kültür şehirde olur. Bu yüzden düşüncelerin özgürce çarpıştığı yerden yeni fikirler ortaya çıkar. Kimse tarafından benimsenmeyen sonradan değeri anlaşılan düşünceler de yine şehrin sunduğu olanaklar sayesinde sonradan dünya düzenin bir parçası olabilmişdir. 

Kadim düşünce dünyasının iki önemli şehri var. Birincisi Atina, ikincisi Bağdat. Bu şehirlerin düşünce üretebilmesinin en büyük özelliği ticaret şehri olmalarıdır. Ticaret sayesinde farklılıkları görmüşler ve onun üzerine yeni fikirler inşa etmişlerdir. Liman kentleri de aynı özelliğe sahiptir. Ilıman bir iklim şeffaf bir yönetim ve özgürce fikirlerini dans edebildiği ortamlar, işte kadim felsefenin üzerinde yükseldiği sütunlar bunlardır.









Yorumlar

Popüler Yayınlar