ÇARŞI, PAZAR ve AVM
Çarşı, dört yolun birleştiği yer. Farsça "çar" (dört) ve "sû" ( yol) sözcüklerinden oluşuyor. Çarşı, bir şehrin kalbidir. Hayatın akışı orada zuhur eder. Bir şehri tanımak istiyorsan çarşıdan başlarsın. Gidip gezmek istediğiniz şehri tanımanın ön koşulunu oluşturan çarşı geleneksel bir mekândır. Tarihiyle günümüzü birleştiren bu yer bize toplum hakkında bilgiler verir. Bir şehrin gerçek halkı burada zaman geçirir. Buraya toplanır ve buradan dağılır. Samimiyet burada vardır. Yapay bir ortam değildir. Her şey olağan akışında gerçekleşir. Esnaf işini yapar halk alışverişi gerçekleştirir. Günlük konuşmalarda çarşıya gidelim gezelim, çarşıya çıkalım, çarşıya inelim, çarşıda buluşalım. Her yol neredeyse çarşıda insanı birleştiriyormuşçasına his veriyor.
Pazar, Farsça bir kelimedir. Eski Farsça da "vahâ çaréna" Orta Farsça da yani Pehlevice de "vázár" sonra ise "bazar" olarak günümüze gelmiştir. Sadece ülkemizde değil dünyanın bir çok yerinde bazar sözcüğü kullanılmaktadır. Turistlerin bana en çok sorduğu sorulardan bir tanesidir "grand bazaar" nerededir? Aslında önceden sadece üstü açık alanlar için kullanılan pazar kelimesi şimdi kapalı alanlar için de kullanılmaktadır. Pazar her gün aktif bir şekilde hizmet sunan bir yer değildir. Belirli günlerde şehrin farklı konumlarında kurulan tezgahlar onu çarşıdan ayıran en büyük özelliğidir. Çarşı her gün aktif hizmet verir fakat pazar haftanın farklı günlerinde hizmet vermesi nedeniyle daha zahmetlidir. İş yükü daha fazladır. Pazar da tıpkı çarşı gibi geleneksel bir mekândır. Pazar da müşteri kapmaca gürültüye neden olur. Bağırış ve çağırış nedeniyle yüksek sese tahammül edemeyenler buralara pek uğramazlar. Her mekânın kendine göre özellikleri var pazarın en karakteristik özelliği belki de budur. Diğer yerlerde esnafların müşteri kapmak için bu kadar bağırmaya ihtiyaçları yoktur çünkü onların dükkanlarının yeri sabit değişmiyor ve her gün hizmet veriyor. Pazar kültüründe bu haykırmaların nedeni sürekli aynı lokasyonda satış yapmadıkları içindir.
AVM'ler modern kompleks yapılardır. Çok yenidir. Çarşı ve pazarın aksine müşteri tipleri de farklıdır. Burada müşterilere sunulan hizmet çeşitliliği daha fazladır. Giyimden, elektronik eşyaya, yemek ve içecekten sinema salonuna kadar farklı bir havası olduğuna en başta bizi inandırıyor.
Yürüyen merdivenler modernliğin en büyük alametlerinden bir tanesidir. Hayatımıza girmesi çok yeni ve buna adapte olanların sayısı hiç de az değil. Bunun üzerine düşünmeyenler yürüyen merdiven tarihine göz atmayı denesinler. Zaman çok hızlı akıyor. Her geçen gün yeni keşifler ve icatlar yaşamımızın bir parçası oluyor. Bizler bu kadar keşmekeş içindeyken her şeyi aynı anda hayatımıza senkronize edemiyoruz. Sürekli kendini güncellemeye almak zorunda kalıyoruz böyle olunca da günlük rutinler üzerine düşünmeye fırsatımız olmuyor.
Türkiye'de ilk AVM 1988 yılında açıldı. Galleria AVM. Dünyada ise 19. yy'da açılan AVM'ler var ama çoğunlukla bu yapılar 20. yy'da açıldılar. Yeni bir kültür. Bu kültür etrafında şekillenen yeni hayatlar, buna ayak uydurmak için verilen uğraşlar hepsi modernizmin bir parçası ama biz 21. yy'dayız ve post-modern çağdayız. Hiç şüphesiz buna eklemlenecek yeni yapılar ya da başka bir tüketim zincirini oluşturacak mekânlar ortaya çıkacaktır.
Çarşı ve Pazar müşterisi daha çok orta yaş ve yaşlı kesimlerden oluşurken AVM müşterisi çoğunlukla gençlerden oluşuyor. Yeni kültürün takipçileri olarak gençlerin yeniliğe dirençleri az ama yaşlı kesimin yeniliğe karşı bir alerjisi var. Muhafaza etmesi gereken bir geçmişleri var. Yaşanmışlıkları onları mecburen muhafazakâr yapar. Maziyi muhafaza et, geleneğe sahip çık onların mottosudur. Gençlerin yaşanmış bir geçmişi yok ama önünde uzanması gereken bir gelecekleri var. Onlar için böyle yeni kurumlara alışmak kolay. Dert edindiklerini ve alışkanlık hâline getirdiklerini ideleri ve mekânları pek yok.
Yorumlar
Yorum Gönder