MÜTEŞEBBİS ÜZERİNE

 İnsanı diğer varlıklardan ayıran en önemi yetisi düşünen ve üreten olmasıdır. İnsanın dünyayı anlama çabasının altında büyük bir emek ve yoğun çalışma azminin olması tesadüf değildir. İnsanlık tarihinin izlerini bugün sürdürebiliyorsak geçmişte yaşayanların bize aktardıkları bilgiler ve oluşturdukları mimari yapılar sayesindedir. Onların gayret, azmi ve hırsı olmasaydı bugün dünyanın yapısı tamamen farklı bir halde olurdu. Bu minvalde üretken insanın bize sunduğu bolluk ve bereket üzerine bizim de bunun üstüne daha iyisini eklemleyerek devam etmemiz toplum açısından daha verimli olur. Şahsi yarardan çok içtimai yarar bütün insanlığı kuşatır. 


Tarihteki yüksek zekaların bize armağan ettiği bilim ve teknoloji toplumun yararına olduğu için bugün onları hayırla yad ediyoruz. Onlar ilmin kapılarını aralayan ve zorlayan müteşebbislerdi. Bu durumda müteşebbis nedir? Bu sorunun cevabını ararken onun etimolojik kökenine ineceğiz. Aristoteles'in dediği gibi eğer gerçeği öğrenmek istiyorsak önce onun ilk nedenini öğrenmek zorundayız. İlk neden bize kelimenin hakikatini sunacaktır. Örtülü manaların ve gizemlerin açık anlamlarını öğrenmemize vesile olacaktır.


Müteşebbis Arapça 'şbs' kökünden gelen ''yapışan, sarmaşan'' (özellikle örümcek için kullanılır.) sözcüğünden gelmektedir. Bir diğer manası ise yapıştı, tırnaklarıyla tutundu demektir. Tutunmak, bırakmamak ne pahasına olursa olsun direnmek, çabalamak, yılmamak daima çalışmak, üretmek ve belli derecede doyuma ulaşmak. Müteşebbis bir malı ve eşyayı sadece birey için değil insanlık için üretir. Kendisi burada yoğun emek harcar. Herkesin peşinde koştuğu günlük hazlardan uzak durur. İşine sımsıkı sarılır, tutulur. Tutkun olan ise yaşamın bazı parçalarından bertaraf olan demektir. İnsanlığın yararına kendinden parçalar koparmaktır. Refah toplumun oluşması işte bu tutku sahibi olanların eseridir.


Tutku sahibi insanlar sayesinde hayatımız anlam kazanıyor. Bugün Leonardo Da Vinci'nin, Van Gogh'un tablolarına bakarken ya da Beethoven, Mozart ve Bach'ı dinlerken, Mimar Sinan'ın eserlerine hayran hayran bakarken, Fuzuli'nin, Niyaz-ı Mısri'nin şiirlerinde kaybolurken işte hep bu tutkunun örneklerine rastlarız. Bu gibi şahsiyetler sadece bir ülkenin değil evrensel kültürün bir parçasıdır. 


Dünyanın çeşitliliğine katkı sunan her kültür parçası değerlidir. Bu değerler zamanla herkesin ortak yararına dönüşebilir. Yüksek burjuva sınıfının ürettiği ile alt tabaka insanın ürettiği değerler adalet ölçüsünde dağıtıldığı zaman herkesin yararına dönüşmüş olur. Sanat bizi iyiliğe, güzelliğe ve doğruya ulaştırmıyorsa orada yanlış giden bir şey var demektir. 


Aydınların yani münevverlerin vazifelerinden biridir halkı aydınlatmak. Geleceğimizi teminat altına almak istiyorsak aydınlanmak ve aydınlatmak zorundayız. Değişimin önünde kimse duramaz. Durmak isteyen imparatorluklar tarihin tozlu raflarında yerini aldılar. Bize düşen ders çıkarmak, aynı hatalara düşmemek için gayret göstermek. Karşıt fikirlere kulak tıkamamak onları dinlemek ve doğru bir zeminde uzlaşmanın yollarını aramaya koyulmaktır.


Düşünce dünyamızın büyük mütefekkiri ya da kendi deyimiyle fikir işçisi Cemil Meriç şöyle diyor: Aydın olmak için önce insan olmak lazım. İnsan mukaddesi olandır. İnsan hırlaşmaz, konuşur, maruz kalmaz, seçer . Aydın kendi kafasıyla düşünen, kendi gönlüyle hisseden kişi. Aydını aydın yapan; 'uyanık bir şuur, tetikte bir dikkat ve hakikatin bütününü kucaklamaya çalışan bir tecessüs.


Tecessüs; gözetleme, izleme kişinin bilmediği konuları merak etmesi ve öğrenmesidir. Bizi karanlıktan aydınlığa çıkartan işte bu merak güdüsüdür. Meraktan önce ise hayret vardır. Sokrates'in öğrenmenin başı hayret dediği zemin sağlam bir zemindir çünkü hayret edince insan şaşırır ve merak eder, merak edince araştırır, deney yapar, tecrübe eder ve herkesin hizmetine sunar. Müteşebbis bu hayret makamının ürünüdür. Şaşırabilme yeteneğine haiz olandır. Onu diğerlerinden ayıran yeti bitmeyen öğrenme isteği ve keşif sürecidir.

 

Müteşebbis insan hayatının her alanına nüfuz edebilen bir kişiliğe sahip olması gerekir. İnsanın ruh halini anlayabilen ve okuyabilme basiretine de sahip olması gerekir. İyi bir gözlemci, etrafı araştıran ve sorgulayan, toplumun gidişatını öngörebilen bir kimliğe sahip olması onun hayatın bilmeceleri karşında rahatlıkla yol alabilme serüvenine yardımcı olacaktır. 


Yaşamın sırlarını keşfe çıkan yani buna teşebbüs eden bir zat olanı olduğu gibi temaşa edebilmeli ve yaşanan hadiselerin illiyet bağını çözüp herkese sunabilmelidir. Seyyahların en büyük özelliği budur keşfe çıkarken başına gelmiş olayları ustaca yazıp bugüne ulaştırmalarıdır. Böylece gerçek ile efsane arasındaki ayrımı görebileceğiz.


Ticaretle uğraşan toplumlar diğer halkların ihtiyacını bilen ve onların dilinden anlayabilen sınıftır. Ticaret sınıfı aslında tarihin seyrini değiştirmede başat rol oynayan bir sınıftır çünkü ticaret yaparken ister istemez diğer milletlerin adetlerinden etkileniyorlar ve kendi yaşadığı coğrafyaya bunu uygulamak istiyorlar böylece farklı bir sentez ortaya çıkıyor. Etkileşim milletlerin karakterlerini değiştiriyor ve farklı bakış açılarına sahip olmasına vesile oluyor. Unsurların farklılığı bize zenginlik sunuyor. Her renkten ve görüşten insanın yaşadığı bir topum daha canlı ve daha zengindir. 


Ülkelerin kalkınmasında yine müteşebbislerin katkısı çoktur. Değişime açık olan milletler tarih boyunca ticaretle uğraştılar. Ticaret yollarına sahip olmak için mücadele ettiler. İpek yolu, Baharat yolu, Kürk Yolu gibi önemli güzergahlar her zaman savaş alanının tetikleyicisi oldular. Bu yolların önemini yitirmesi IVI. yüzyıla kadar sürdü ondan sonra coğrafi keşifler başladı ve yeni bir dönemin kapıları açıldı. Bu dönem Avrupa'nın zenginleşmesine vesile olurken aynı zamanda sömürgeciliğin de başlangıcı oldu. Bilinmeyen kıtalar keşfediliyorken öbür tarafta sonu bitmeyen bir şekilde sömürülüyordu. Ham maddeler Avrupa ülkelerinde işleniyor ve onlar zengin olup refaha kavuşurken diğer yanda açlık, hastalık kol geziyordu. Atlantik Okyanusu kıyısında yer alan şehirler Londra, Lizbon, Amsterdam, Rotterdam önem kazanırken Osmanlı İmparatorluğu duraklama dönemine giriyordu. Bu coğrafi keşifler sonucunda Avrupa'da burjuva sınıfı ortaya çıktı. Zengin ve sanattan zevk alan bu sınıf Rönesans hareketlerinin başlamasında etkili oldu. Rönesans'tan sonra Reform Dönemi ondan sonra Aydınlanma Devri sonrasında ise Sanayi Devrimi ile birlikte Avrupa kültür, sanat, ekonomi merkezi oldu. Bunun tarihsel arka planında elbette fikir adamları yatıyordu. Onların fikirleri doğudan gelen zengin ilmi çalışmalar ve Antik Yunan, Roma döneminin oluşturduğu eserlerin payı büyüktür.


Bunları anlatırken tarihsel arka planının çerçevesini bilmek zorundayız. İbn-i Haldun'un ‘geçmişler geleceğe suyun suya benzemesinden daha çok benzer’ sözü bizim amacımızı oluşturuyor. Geçmişte yaşanan olayları iyi bir şekilde etüt edersek, incelersek bugünkü yanlışları yapmayız. Hataları en aza indiririz. Risk oranlarını azaltırız. Toplumun refahını arttırmak istiyorsak işte tarihin bize sunduğu bu olanakları cömertçe kullanmalıyız.


Her toplumun isteği iyi bir yönetim ve iyi bir yaşamdır. İyi yaşamın sırları kültür, sanat ve felsefede bulabiliriz. Sorgulanmamış hayatlar karanlığın dehlizinde kaybolup gitmektedir. Aydınlığın zuhur etmesi halkın ortak bilincinin yükselmesidir. Halkın yaşadığı muhiti ve şehirlerini özenle korumasıdır. Şehrini, köyünü, kasabasını temiz tutmalıdır. Tarihi değerlerine sahip çıkmalıdır. Mimari yapıları korumalı ve zamanla bozulan yapıları özenle restore etmelidir.


 Günümüzde teknolojinin getirdiği yenilikler sayesinde her şey çok hızlı değişiyor. Bu değişim beraberinde yeni olanaklar, yeni bir müteşebbis sınıf, yeni iş kolları ve farklı bir tüketim tarzı getiriyor. Gelişmiş devletler inovasyon çalışmaları yapıp bunu üretemeyen ülkelere ihraç ediyor. Bu ihraç neticesinde ülkeye para akışı sağlanıyor. Üreten ve tüketen iki sınıf oluşuyor. Üreten sınıf zenginleşirken tüketen sınıf daha bağımlı hale geliyor.


Araştırma ve geliştirme çalışmaları her daim yenilenmekte buna paralel insan tüketimi de çeşitlenmektedir. Yoğun iş koşullarının yanı sıra iş kollarında rahatlık sağlayacak yeni keşifler bu araştırma ve geliştirme çalışmalarının ürünüdür. Bitmek bilmeyen bu yenilik macerası insanın en güçlü arzusu olan öğrenme arzusunun sonucudur. Müteşebbis insan ekonomiden, sanata, eğitimden toplum bilimlerine kadar uzanan bitmek bilmeyen bir yolun yolcusudur. İnsan geleceğe miras bırakmak istiyor. Miras onların adlarını yaşatacak. Bulunduğu coğrafyanın idealist genç nesillerini yetiştirecektir. 


Yeni müteşebbis sınıf bu çağın içinde geçmişi bilenler üzerinde yükselecektir. Farklı nazariyeler ortaya atacak insanlığın gelişimine ortak olacak buluşlara imza atacaktır. Bu sınıf her geçen gün toplum yararına işlevsel olan bir keşifle karşımıza çıkacaktır. Doğanın dilinden anlayan, ona göre refleks geliştiren, daima diri olan, değişebilen, ortama uyum sağlayabilen yeni perspektifler sunabilen bir yapı inşa edecektir. 

Biz tarihin dönüm noktasındayız. Bu çağın fertleri olarak girişimci ruhun tebarüz etmesi için özgün fikir oluşturan her görüşü değerlendirip kritik ettikten sonra insanlığın hizmetine sunup toplumsal fayda sağlayacağız.

Yorumlar

EN ÇOK OKUNANLAR

VANİTAS VANİTATUM HOMO

HİÇLİK ÜZERİNE DERSLER

HAYAT FAZLASIYLA CİDDİYET İSTER

İNSAN ULAŞAMADIĞI HEDEFİN HAYALLERİYLE YAŞAR

NEREYE GİDERSEM GİDEYİM ORADA BENİ YAKALAYIVERİR HÜZÜN

DİPLOMALI STATÜ GEVEZELİĞİ

ETİK DAVRANIŞLARI ÜZERİNE SAPTAMALAR