HER İNSAN BİR TAKLİDİN ÜRÜNÜDÜR








Gerçekte hiç kimse nev'i şahsına münhasır değildir. Herkes bir taklidin ve taklitlerin ürünüdür. Bu taklitçilik görerek, yaparak ve okuyarak kazanılır. Doğumdan itibaren çevremizle etkileşim halindeyiz. Bu etki-tepki içerisinde yaptıklarımız, gördüklerimiz ve okuduklarımız bizim karakterimizi, mizacımızı oluşturur. Her fikirde olduğu gibi her söylediklerimizde bir taklitçilik bir başkasına meyletme söz konusudur. İşbu ayıplanacak ve küçümsenecek bir vaziyet değildir. Bunun farkında olmak ise meziyettir. Her insanın kendini bambaşka biri olarak tasvir ederken bunun bilincinde hareket etmesi gerekir. Böylece kibir tınısının duyulması engellenmiş olur. Engellenemezse dahi azaltılmış olur. Çünkü her insan kendinde büyütülecek bir erdem bulur. Doğru ya da yanlış olsun. İnsanlar emek verdiği konularda kendini değerli atfederek diğerlerini hafiften küçümser gibi göstermeye çalışır. Söz arasında bunları ona söylemeye çalışırsan bunu da inkâr etmiş olur. Unutmayın kendinizi en iyi bilen kendiniz değilsiniz çevrenizdekilerdir. Dairenin dışında olup bitenleri en iyi bilenler dairenin içindekiler değil dışındakilerdir. Örneğin bir futbol müsabakasını ele alırsak oyunun içinde yer alanlar kolaylıkla hatalarını göremeyeceklerdir. Oyunun dışında bulunan teknik direktör ise hataları daha rahat görecek ve ona göre ikaz edecektir. Bundan dolayı kendinizi tarif ederken her zaman başkalarının sizi tarif edişini hatırlayarak tarif edin. Dünyanın en zor sorularından birisidir siz kimsiniz sorusu çünkü kim olduğunuzu en iyi siz bilemezsiniz. Bilirim diyenlerde bilmenin ağrılığını sezmemiş olanlardır. 

Şimdi tekrar taklit üzerine gelirsek taklidi üçe ayırmıştık. İlki görerek, ikincisi yaparak üçüncüsü ise okuyarak olarak ayırdık. Bunların sıralaması elbette kendi içinde bir mantık çerçevesinde dizilmiştir. Bunu doğumdan itibaren alırsak, insan doğar doğmaz aldığı havanın yakıcılığı ile çığlıkla doğar. Bu olay istemsizdir. Sonra görür. Gördüklerini hafızaya kaydeder. Çevresi tarafından yapılan her davranış onun zihnini meşgul eder. Büyüdüğünde ya da kasları olgunlaşmaya başladığı takdirde o davranışı taklit ederek ortama uymuş olur. Ebeveynlerinin jest ve mimiklerini dahi taklit eder. Gördükleri ve yaptıkları ilk önce çocuğu etkiler. Okuyarak taklit etmesi ise biraz daha geç bir evrede başlar. Okuyup anladıkları ve zihninde bazı canlandırmaları yaşandığı an bunun bireyin mizacına sirayet etmemesi olanaksızdır. Geçiştirilmek için okunan  ne varsa ya da değersiz gibi görünen okumalarda bile karakterimizi etkiler. Uygun bir zamanda ve ortamda bu kendini gösterir. Farkında olsakta olmasakta bu bir realitedir. 

Görerek taklit en ucuzu ve en basiti olandır. Görmeye başladığın andan itibaren hayat boyu devam eder. Göremeyen her insan taklit etme yeteneğinden yoksun olduğu anlamına gelmez. Göremeyenin hisleri ve dokunduğu kişileri algılama yeteneği diğer bireylerden daha fazladır. Bundan dolayı eğer böyle bir ayrıma gidecek olursak genetik faktörleri bir kenara bırakırsak insan davranışlarında bir taklitçilik barındırdığı aşikardır. 

Yaparak taklit görmenin yahut göremeyen için hissedenin eyleme döktüğü davranıştır. Uzun yıllar hafızada kalan yani çabuk silinmeyen taklitlerin en etkilisi ve akılda kalıcısıdır. Bebeklik döneminde, gençlik döneminde ve yaşlılık evresinde eyleme dökülen davranışlar farklılık gösterir. Bu durumda yaş ilerlerken yani yaşlılıkta en çok anlatılan anılar gençlik anılarıdır. Gençken eyleme dökülen ilginç hatıralar hafızanın çabuk olarak silmediği davranışlardır. 

Okuyarak taklidi ikiye ayırabiliriz. Ciddi okuma ve ciddiyetsiz okuma. Ciddi okuma, anlayarak ve kendini değiştirmeyi göze alarak okumaktır. Cemil Meriç'in ifadesiyle okumayı kopmak olarak algılamaktır.  Buradaki taklitçilik eyleme dökme konusunda daha ısrarcı bir hâl alır. Ciddiyetsiz okuma ise günü geçiştirme ve boş vakti doldurmak maksadıyla yapılan okumadır. Hiç yoktan önemlidir fakat eyleme dökme konusuna gelince burada cılızdır.  









Yorumlar

EN ÇOK OKUNANLAR

VANİTAS VANİTATUM HOMO

HİÇLİK ÜZERİNE DERSLER

HAYAT FAZLASIYLA CİDDİYET İSTER

İNSAN ULAŞAMADIĞI HEDEFİN HAYALLERİYLE YAŞAR

NEREYE GİDERSEM GİDEYİM ORADA BENİ YAKALAYIVERİR HÜZÜN

DİPLOMALI STATÜ GEVEZELİĞİ

ETİK DAVRANIŞLARI ÜZERİNE SAPTAMALAR