Kayıtlar

MÜPHEM BİR YAŞAM MEÇHUL BİR YOLCU

Resim
Bugün günlerden günsüz yani müphem. Sokaklar karanlık. Hava kasvetli. Gökten yağmur değil gözyaşı yağıyor. Benim gözyaşlarımla kâinatın toprağı sulanıyor. Bazen dünyanın çok küçük bir yer olduğunu düşünüyorum. Hayallerim sığmıyor. Hareket etmek istiyorum. Her nedense önüme yüksek bir duvar çıkıyor. Çaresiz bekliyorum. Her zaman olduğu gibi yine çaresizim. Hiç kimsenin farkında olmadığım hissi zihnimi her gün bulandırıyor. Varım ama aslında yokmuşum.  Anlaşılmak istiyorum. Birisi çıkıp evet seni anlıyorum. Hüznünü paylaşıyorum demesini bekliyorum ama nafile. Yıllardır bir toz parçası gibiyim. Gözüne girdiğim her insan hemen kovuşturdu beni. Hanesine misafir etmekten çekindi. Yanımda oturup dertlenmekten uzak durdu. Belli bir süre sonra şunu fark ettim. Ben insanlar ile yakınlaşamıyorum. Kimi zaman ben onları rahatsız ettim kimi zaman ise onlar beni incitti. Ayak uyduramıyorum bu çağa. Başka bir dünyadan da değil başka bir evrenden geliyormuşum gibi. Düşüncelerim uykumu kaçırıyor. Belli

DOĞMAK TRAJEDİNİN BAŞLANGICI

Resim
Dünyanın nefesini ciğerlerimde hissedince çığlıkla uyandım.  İlk gün, ilk acı aradan yıllar geçti ve herkes unuttu lâkin ben unutmadım, unutamadım. Yaşamın zehrini ilk defa tatmıştım nasıl unutabilirim. Trajedi ile tanışmıştım. Evet doğmak trajedinin başlangıcı. Doğmak kopmak. Ezilmek. Sürünmek. Ağlamak. Acı çekmek. Alışamamak. Boğulmak. Her şeyden önce ana yurdunu terk etmek. Yabancı bir mekânda gözlerini açmak ve her geçen gün yokluğa karışmak.  Yoktum. Nokta kadar değerim yoktu. Bir virgülün işlevi gibiydim araya girdim ve çekildim. Ebedi istiratgâhıma doğru yol aldım. Mağarama, ışık huzmelerinden yoksun karanlık evime... Kim isterdi ki böyle bir yaşamı. Tek başıma değildim lâkin yalnızdım, yapayalnızdım. Şefkate ihtiyacım vardı. O  da benden uzaktı.  Sözlere sığınmıştım yani kelâma. Hayatım kitaplar arasında geçiyordu, yapay fakat benim gözümde bir o kadar canlı. Onlarla konuşuyordum. Bile isteye, takatsizce arkadaşlarım oldular. Herkese yol verendim ama onlara dur demişti

14 MOTTO

Resim
1) Bir düş uğruna düşünce ıstırabı çekmek için mağaramdayım. 2‌) Ne zaman bu hayatın ağırlığı altında inim inim inledikçe o vakit daha çok Rabbime yaklaşıyorum. 3‌) Doğmak benim için trajedinin başlangıcıdır. ‌4) Kitaplarla yoğrulan bir özne olmak istiyorum. ‌5) Şimdi ve gelecek geçmişin bir kopyasıdır. Bu yüzden maziden korkma sadece yüzleş. ‌6) Karamsarım ama son sözüm şu olacak: Karanlıktan doğan ışığa inan. ‌ 7) Yitirenlerin ve gayb olanların gayesi neyse oyum yani kendimi bulmanın derdindeyim. ‌8) Hengamede hezeyanım. Kendimden bizarım. ‌9) Kalabalıklar kabalıkla dolu bana kalan ise  her zaman kuytu köşeler oldu. ‌10)   Hata ile doğru, doğru orantılıdır.        Çünkü düşünen insanlar hatadan doğruya yol alır. ‌11) Zan ile yürüyen hüsran ile döner. ‌12)   Kalbinin içinde yükselen feryatları bastırma, lütfen onlara yol aç, huşu içinde yol alsınlar. 1‌3) İz ile gizi ayırt etmeden yola çıkma. ‌14) Pişmanlık önce kalbinde sonra  suretinde yansım

VANİTAS VANİTATUM HOMO

Resim
İçim içime sığmaz. Hiçbir zaman da sığmadı. Daha gökyüzünün tüm ihtişamını görmeden kendi kalbimin karanlığa olan teslimiyetini gördüm. Yüzleşmeye çalıştığım şey benden ötekisi , berisi falan değildi ta kendimdim. Ulaşmaya çabaladığım sonsuzluğun gizemini ellerimle bükmekti. Siyah katran uçsuzluğun ve tutuklu olduğum her şeyin kalbimde olduğunu altıncı hislerimle anlayabiliyordum. Yazdıklarım benim vücud bulmuş hâlimdi.  O yüzden karamsarlık kokuyor bakışlarım, sözlerim ve kalemim. İçimi sarmalayan mavi bir denizin ferahlığı değil göz kapaklarımın kara bulutumsu bir çerçevesiydi. Adımlarım umut vaad etmiyor. Yerin karanlığına doğru olan yolculuğum bunu gösteriyordu. Adresim gömülü olan hendeğe yani evime ulaşmaya çalışmaktı. Soluduğum hava lavanta kokusu değil çürümüş ceset kokusuydu. Her şeyin bir çaresi yok. Olmayacak. En azından bu dünyada olmayacak. Doğduğum andan itibaren dünyam küçülüyor ve küçülecek. Bir tabuta sığacak kadar küçülecek. Hiçbir şey tatmin etmedi

HİÇLİK ÜZERİNE DERSLER

Resim
İnsan; kendini büyüttükçe değil bir ''Hiç'' olduğunu kavradıkça kemâle erer. Büyük insanın ilgiye gösterişe ihtiyacı yoktur. O'nu yüceltsen ne olur yüceltmesen ne olur. O zaten yücedir. İşaret parmağı, işaret edilenin yanında daima ufak kalmıştır. Çünkü hududunu bilmektedir. Hududu, değerlinin yanında önemsiz kalmaktır. Tasavvufta 'hiç olmak' deyimi nasıl telaffuz edilmiştir. Bir de onu görelim. Nefis, bizi gurura onun da biraz ötesi olan kibre sürerken işte bu nefsani hâllerden arınıp bir yokluğa yani tevazuya bürünüp idrak etme hâline hiçlik diyoruz. Buradan kast ettiğimiz hiçlik varlığın yokluğu değil bilakis O'nun var olma tecellisinin yanında yok olma hâlini almaktır. Hiçlik: kelime anlamı yokluk. Aslında varlık içinde kendini yoksun bırakmak. Yoksunsan enaniyetten, gösterişten, şatafattan, riyadan o zaman ermişsindir kemâle(olgunluğa). İnsanın yokluk için  pek telaşı yok. Zaten hiçlik üzerinde bir bunalımın eşiğine gelmeyi kim